28 Mart 2012 Çarşamba

blog dersleri 1

okuyucu çeşitleri
ben okuma-yazmayı öğrendiğimden beri bişiler hem yazarım hem okurum. bu blog 2009 yılından beri varlığını sürdürüyor olsa da benim yazmalarım çok eskiye dayanır.
2009 yılında drama eğitimi alırken, tiyatrodaki hocamın iteklemeseyle burda da bir şey paylaşmaya, yazılarımın başkası tarafından okunmama bencilliğimi kırmaya başladım. iyi ki de başladım. burası sayesinde -çoğunlukla- iyi insanlar tanıdım ve çokça arkadaş edindim.
bütün bu yıllarda edindiğim izleyici görünümleri ise şöyle :
1- beni önce gerçekten hayatta tanıyıp, daha sonra da bir blogum olduğunu öğrenip burayı da takip eden insanlar:
bu insanlardan her zaman çok güzel geri dönüşler aldım, "hislerime tercüman olmuşsun valla" diyenleri duydukça daha bi mutlu oldum. onlar benim yazılarımı facebook ve twitter üzerinden hala takipteler. sağolsunlar, var olsunlar.
2- beni normal hayatta tanımayıp da, burayı keşfedip, benimle e-mail ya da blog aracılığıyla iletişim kuran insanlar:
ki, onlar da başımın tacıdır. benim de onlarla tanışma, onları daha yakından tanıma şansım oldu bi kaç kez, mutlu mesut geçinip gidiyoruz.
3- eski erkek arkadaşlarım, sevgilimsiler, platonikler v.s. :
ayrıldıktan sonra bile burdan yazılarımı takip etmeye ve kendilerine ait çıkarımlar yapmaya, burda yazılan herşeyi bizzat o an yaşanmış gibi inanmaya devam edenlerdir. örneğin özlemle ilgili bir yazı yazarım, "ben de seni özledim" diye mesaj gelir falan filan. özgüven arpası fazla gelmiş, beni kaybettiklerinin bilincinde olmayıp hala şanslarını fazlasıyla zorlayanlar.
bu şahsiyetler ikiye ayrılır.
a- "adsız" olarak yorum yapanlar ve cevap bekleyenler,
b- bir de kendini akıllı zannedenip, benim hiç anlamayacağımı düşünüp fake account la yorum yazanlar, arkadaş gibi yaklaşmaya çalışanlar.
birinci şıktakiler zararsız türdendir ki bi zaman sonra vazgeçerler.
ama ikinci şıktakiler ise beni bu yazıyı yazmaya itecek kadar kendilerine acıdığım türlerdir.
normalde sayıp sövüp, blog'uma övgülü, cilveli şeyler yazıp kendini çok akıllı beni de gerizekalı zannedenler size diyorum:
-bi siktirip gider misiniz rica etsem? kime yaptırırsınız orası benim bileceğim iş değil, tercih size ait, ama yeter yani valla kusucam. hadi canım gidip kumda oynayın siz.
sevgiler öpücükler

12 Mart 2012 Pazartesi

tebdil-i mekanda ferahlık vardır azizim

neredeyse 30 yaşındayım ve hadi bunun ilk 15 senesi bilinçsiz geçmiş olsa, 15 senelik tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki "çok okuyan değil, çok gezen bilirmiş"

gerçi ben her ikisini beraberce sürdürmekteyim ama son bir kaç senedir okumaktan oldukça sıkılıp, gezme işlerine vermiş bulunmaktayım kendimi. malum, erasmus kaşıntısı da biraz bundan mütevellit.

"evim" dediğim fiziksel mekandan kilometrelerce uzaktayım. ama şu an kaldığım ve 1 türk 2 italyanla paylaştığım mekandan bahsederken yine "evim" diyorum. insana çok yük gerekmiyor "ev" edinmek için. kafandakiler ve kalbindekiler de seninle beraber her yere geliyor zaten.

yıllardır kalbinde sağlam bir yere sahip olup da, kafanın meşguliyetinden önemlerini farketmediklerini farkediyorsun böyle zamanlarda ve kafanı devamlı meşgul eden şeylerin de aslında ne kadar boş ve saçma şeyler olduğunu düşünüp kalbini ferahlatıyorsun mekan değiştirdiğinde.

ben şimdi kalbimdeki ev sahiplerim ve boşalmış kafamın ferahlattığı ruhumla istanbul'dan  uçak uçuşu iki saat mesafede, pizzam, makarnam ve envai çeşit peynirimle mutlu mesut yaşıyorum. ha bir de şaraplar çok güzel.
evrene pozitif enerji, sevgiler, öpücükler felan..