6 Kasım 2012 Salı

Neden/Nasıl/Ne Zaman/Ne/Nerede

bana NEDEN artık yazmadığımı soruyorlar. verilebilecek kesin bir cevabım yok aslında. sanırım daha huzurluyum eskisine göre, çünkü yazmak bir arıza işi, arızalarınızı tamir ettikçe söyleyecek (ya da sövecek) daha az şeyiniz kalıyor.

bir insanın NASIL ışık hızına ulaşabilceğini merak ediyordum. dün akşam beni böğürterek ağlatan adamın aslında o ara başka bir kıza da yalanlar düzdüğünü öğrenip de kız arkadaşına bu durumumu açıklamamın üzerinden kendisiyle dün bir bankamatikte yan yana para çekişimizden sonra ayaklarını kıçına vura vura koştuğunu gördüğümde ışık hızına yakın bir hıza ulaştığını gördüm, merakımı giderdim.

NE ZAMAN diye sormayı bıraktığımızda, kutsanmış ruhlar arasına yerimizi alacağımızı düşünüyorum. çünkü o soruyu sormayı bıraktığın an sabretmeyi dolayısıyla teslim olmayı artık öğrenmişsin demektir. sabır erdemdir derler. erdem diye bir arkadaşım var çokça da severim kendisini ama bu durumla alakasız.

her NE diye sorduğumda bunu NEYYYY versiyonunu dönüştürme eylemim var. ve bu eylemin de kendisiyle pek görüşemesem de gönüllerimizi bir olduğuna inandığım bir arkadaşımdan mütevellit olduğunu biliyorum. zira her NEYYY dediğimde geliyor aklıma bir de gündüz hoca'nın kendisine nasıl verebildiğine inanamadığı 18/100 civarı bir not. (rakamda hata olabilir, eksiği yok fazlası vardır muhtemelen)

cep telefonu çıktığından beri NEREDE buluşuyoruz'un cevabı hep bir semt adı oluyor, onu farkettim. mesela taksim'de buluşuyoruz yerine taksim'de meydandaki metro çıkışının orda öorap satan amcanın yanında buluşuyoruz diyen yok. hoş, "taksim'i köstebek yuvasına döndürcez çok şahane proje olacak" diyen amcalar çiçekçileri tarumar ettiyse, çorapçıların başına çorap örülmesi de yakındır.

paragraflar evimdeki, birbiriyle alakasız, takım ruhundan habersiz bardaklar gibi oldu, hamlamışım.