13 Mayıs 2011 Cuma

Kadınlar ve Ayakkabılar

Vazgeçemeyiz, gücümüz yetmez de alamasak bile sadece vitrinlere bakmak bile hoşumuza gider. Kaliteli bir çifti ucuza bulunca şüphelenir, “orijinal” olduğuna inanamayız, “Mutlaka bir arızası vardır” deriz.

İki ana kategoride değerlendirebiliriz modelleri

1) Son moda, kırmızı, rugan, topuklu ayakkabı: Herşeyden önce bir kere çok seksidir. Giydiğiniz de –tabi beraber yürümeyi de becerebiliyorsanız- herkes dönüp bakacaktır. Çekemeyenler yakıştıramayıp kıskanacak, dostlarınız da size çok yakıştığını söyleyip tehlikesizce imreneceklerdir. Lakin bu ayakkabılarla yaşamak zordur. Acı verir, uzun süre giyemezsiniz, çok giyerseniz ayağınız mahvolur. Ama ertesi gün onu giymeyi planladığınızda bile kendinizi çok güzel hissetmeye başlarsınız. Giymeyi bırakın, almak bile cesaret gerektirir. Ölene kadar o ayakkabıları giyeceğinizi zannedersiniz ama ya modası geçer, ya topuğu kırılır ya da sıkılırsınız acı çekmekten.


2)  Rahat, topuksuz, belki kaliteli ama gösterişsiz hatta çirkin ama inanılmaz rahat ayakkabılar: Bu tarz ayakkabılar pek dikkat çekmez. Topuklu ayakkabılarınızın canınızı yakmasından illallah edip kafayı kırıp, paraya da kıyıp alırsınız. Onlarla hayat çok rahattır. Ama yine rakiplerinizin sizi onla görmesini pek istemezsiniz. Çünkü büyük ihtimalle giymekten aşınmış, biraz tipi bozulmuş –ya da belki de önceden tipi bozuktur-, iddiasız ayakkabılardır.Giydiğinizde kendinizi süper seksi ve güzel hissetmeseniz de, yine de mutlu, huzurlu ve rahat yıllar geçirirsiniz. Siz ona bakar, silip temizlersiniz, o da ayağınızın şeklini alır gittikçe.

Alt başlıklara ayrılabilse de her zaman bu iki kategori arasında gidip geliriz. Ya birine daha yakındır ya da diğerine…

Bense şu an çıplak ayak gezmeyi tercih ediyorum. Tüm tehlikesine rağmen yeryüzünü hissetmek istiyorum.