28 Eylül 2010 Salı

Erkek gibi...

Bir kadın neden bir erkeğe benzetilir ve dahası ne zaman bir erkeğe benzer?
Bir kadın mert olur, dürüst olur “erkek gibi” derler, ‘harbi’ olur “delikanlı kız” derler, korkusuz olunca “taşaklı”, güven verince “aslan gibi” (burada aslan ile dişi olan aslanın kastedilmediğine 1e 10 bahse girebilirim.)
Ama… Dedikodu yapar “karı gibi” olur, kalleşlik yapar “kancık” olur, bekaret bozar “orospu” olur, tecavüze uğrar “dişi köpek kuyruk salladı” olur. Bilinen bir “ana” vardır kutsal, gerisi hep angaryadır.
Biz kadın olarak bile birbirimiz için böyle tabirler kullanırken, “erkekler bize saygı göstermiyor” diye yırtınmayalım hiç. Sen baştan kabul etmişsin zaten bütün iyiliklerin “Y” kromozomundan bütün kötülüklerin ise “X” kromozomundan geldiğini. Onlara ve onların dediklerine saygı duyman gerekir, sonuçta “Erkektir, yapar.”
Çok mu feminen bir yazı oldu? Bilakis, çok hümanist olduğumu düşünmekteyim…

19 Eylül 2010 Pazar

İstanbul 1910-2010: Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi

Cuma günü, öğleden sonra gittim gezdim. Çok büyük içtenlikle söylemem gerekir ki, aynı günün sabahı gittiğim “Body Worlds” sergisinden çok daha fazla heyecanlandırdı beni sergi. Kendi mesleğimle daha fazla alakalı olmasından mı, yoksa dönem arkadaşlarımın isimlerini sergideki çalışmalarda görmekten mi bilemiyorum, çok hoşuma gitti böyle bir düşüncenin varlığıyla binbir emek verilerek hazırlanan bu sergi. Ben de bir Şehir Plancısı olduğum için, o sergideki çalışmaların, özellikle işlenmiş haritalarin oluşumunun ne kadar zor olduğunu ve ne kadar çok emek gerektirdiğini yakinen biliyorum.
1910-2010 yılları arasında İstanbul’un gördüğü bütün planlar ve planlama çalışmaları, bu gelişim sürecini ve sosyolojik aşamaları gösteren arşiv fotoğraflarıyla desteklenmiş. İstanbul’un şu anki doku analizi bölge bölge ayrıntılı olarak çalışılmış denebilir. Bizim hocalarımızın yıllardır bizden isteyip de bir türlü tam olarak tatmin olmadıkları “Doku Analizleri” o kadar güzel yapılmış ve grafik anlamında o kadar iyi kurgulanmış ki, İstanbul hakkında en ufak bir bilginiz olmasa bile, bu örneklere bakarak neyin ne olduğunu rahatlıkla görebilirisiniz.
Planlamaya yeni başlayan arkadaşların olduğu kadar Şehir Plancıları’nın da hangi tecrübe yılında olurlarsa olsunlar sıkılmadan gezebilecekleri, hatta heyecanlanabilcekleri, “İyiki Şehir Plancısı olmuşum” dedirten, her bölümü mutlaka bir şeyler öğreten bir sergi olduğunu düşünüyorum. Dahası… Gidiniz ve görünüz efendim. Sonra da önce kendinizi, sonra şehrinizi sonra da tüm dünyayı seviniz.
Ellerinize sağlık arkadaşlar, iyiki varsınız, iyi bu sergiyi yapmışsınız…

1 Eylül 2010 Çarşamba

Sadece Sana...


Bugün 1 Eylül... Sonbaharın ilk günü...
Hava parçalı bulutlu... Bulutlar parçalandığı için mi hava gri olur hep böyle günlerde? Ben de parçalı bulutluyum, benim içimdekiler de parçalandı bugün.
Özlediğin için mi rüyada görürsün birini yoksa rüyanda gördüğün zaman mı özlediğini anlarsın bilemedim şimdi. Ama ben seni çok özledim. Ölmüş birinin ardından bir nev’i ağıt benimki, farkındayım. Ama gidip toprağını ıslatabileceğim mezarı bile olmayan bir ölü. Hayır, ölen aşk değil, ölen sensin ya da benim, aşk hep baki.
Hani bir şarkı vardı ya “Sigaram gibisin” derdi. Sen de benim sigaram gibisin. Bir kere içine çekip de o yalancı mutluluğu yaşadığında, sonra hep o mutluluğa erebilmek için habire sigara içermiş insan. Ben de bir kere aşık oldum, bir kere mutlu oldum, ondan sonrası hep tiryakilik.
Hiç bitmedi aşkım, aşk bitmezmiş öğrendim.
Sadece sana...(-ysa neden burda?)