23 Şubat 2010 Salı

İstanbul Nasıl Bir Şehir? -3-

Dün akşam işten eve giderken ve ben metrobüste kalabalıktan iki büklüm olmuş bir vaziyette ama hızla ilerlerken, diğer insanlar özel araçlarında "konfor" içinde trafikte sıkışıp kalmışken dedim ki kendi kendime "İnsanlar neden istanbul'da araba kullanmak ister ki?" Onlar da belki de bana şöyle derler "Metrobüste 15 dk sıkışıp kalmaktansa, kendi arabamızda 3 saat trafikte sıkışırız daha iyi."
Sonra sabah kendi dini inancınca konseptini belirlediği kitaplardan birini okuyan bir adam gördüm, yanında oturan da göz uzucyla da olsa pek bir ilgiliydi kitaba, sonra kitabı okuyan adam yanındaki adama o kitabı hediye etti bir de nedendir bilinmez bir de kalem verdi. Bir an göz göze geldik adamla, belki doğru belki yanlış yüzünü bir ekşitti adam bana bakınca. Ben de dedimki kendi kendime "Bu adam bana belki kıyafetim onun dini inançlarına uymadığı için ön yargıyla yüzünü buruşturarak baktı ya da belki ben bunları düşünüyorum çünkü ben de bu adama karşı önyargılıyım. O zaman birbirimizden ne farkımız var." Velhasıl, önyargı kötü birşey.
Sonra poğaça almak için girdiğim bir pastanenin tezgahtarı hoplayıp zıplayarak işine daha fazla hız kazandıracağını düşünerek çalışıyordu. "Yaptığı işe insanın kendinden birşeyler eklemesi" ya da "İşini kaybetmemek için bu kadar çaba sarfetmesi" güzel birşey dedim kendi kendime.
ya da belki de adamın tiki vardı, bilemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder