30 Ekim 2010 Cumartesi

Kadının Seçme Hakkı Yok

James Brown “It’s a man world” şarkısı dinlenirken yazılmış bir denemedir. Kafanıza çok takmayınız.

Bu yazı toplumsal cinsiyet üzerine yazılmıştır. Yani toplumun bize yüklediği ve cinsiyetimizle ile ilgili olan yükler üstüne.

Kadın olmak fizyolojik olarak bile başlı başına zorken bir de bu yüklerle uğraşırız. 3 yaşımızdan itibaren oyuncak olarak bebekler alınır. Hatta gelinlikli bebekler. Çünkü nedir? Kızların ne büyük hayali evlenmektir. Gelin olmaktır.

Erkekler mavi kızlar pembe giyer ayrımının neden olduğunu bile tam olarak algılayamamışken, birden ergenliğe adım atarız. Çok ileri gidilirse, başımız örtülür. Öyle eskisi kadar da hoplayıp zıplayamayız bütün çocukluğumuza rağmen. “Oramız, buramız” görünür diye.

Erkeklerle çok samimiyetimiz hoş karşılanmaz. Aman aman, elalem ne der sonra?

Süslenip püslenme ihtiyacımız doğar birden. Çünkü birinden hoşlanmaya başlamışızdır. Gerçi bu hayat boyunca sürer, “kendim için makyaj yaparım” ben diyene pek inanmam hala.

Birinden hoşlanmaya başlamışızdır başlamasına da, bunu gidip ona söyleyemeyiz. Çünkü ilk adımı erkek atmalıdır. Yoksa “hafif” kadın damgası yeriz.

Okul hayatımız boyunca kadın-erkek ayrımını anlarız, yaşarız, öğreniriz. Ama en şiddetli yaşama okul sonrasını kapsayan yani ortalama bir insan ömrü olarak 40 yılımızı kapsayan süre içindedir.

Gece yarısı dışarı çıkamayız, asılırlar. Mini etek giyemeyiz, taciz ederler.

Ailemizin de onayladığı biriyle evlenmemiz gerekir, öyle “adamla değil, aile ile evlenilir” bize öyle öğretmişlerdir.

Yaş ilerler. Artık hayatın verdiği yorgunluktan mıdır yoksa bu kadar öğretinin ruhta bıraktığı yaralardan mıdır bilinmez gittikçe ağırlaşırız.

Bir gün aşık oluruz, ama gidip söyleyemeyiz. Çünkü seçme hakkımız yoktur. O adamın önce bizi seçmesi gerekir. İlk biz söylersek “ayıp”tır, utanmazlıktır.

Sonra “fizyolojik olarak” çocuk doğurma yaşımız gelir. Çünkü kadınların geninde vardır “doğurmak”.

Erkek egemen bir yerde çok enderdir rahat rahat çalışmamız. Azcık kafayı kaldırdığınızda kesiverirler. “Saçı uzun, aklı kısa” olur, “Elinin hamuruyla karışma” olur.

İlk olarak erkek yaratılmıştır. Biz onun “mübarek” kaburga kemiğindenizdir.

Erkek canının istediğini yapar, yatar, aldatır, magazin haberi olur. Kadın yaparsa, “tü, kaka” olur.

Kısaca “evinizin kadını, çocuklarınızın anası” olmanız hayrınızadır, çünkü çok savaş vermeniz gerekir.

Şimdi düşünün bakalım, yukarıda saydıklarımın ya da saymadıklarımın kaç tanesini gerçekten kendiniz seçebiliyorsunuz ya da seçebildiniz, gerçekten dürüstçe.

Ama esas aklıma takılan soru şu: bir cins üzerinde bu kadar öğreti yazılmış, bu kadar güçlü engelleme ve uzaklaştırma mekanizmaları icat edilmişse, kadının gücünden korktukları için olabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder