17 Ekim 2010 Pazar

Siyah/Beyaz

İlk kez bir sokakta gördüm O'nu. Hani şu arnavut kaldırımlı, hafif nem kokan bir ucu yakılmış karanlıkta olanlardan. Bir de, bu sokaklara özgü müdür bilmem, hep yağmur yağdığı zaman güzellikleri anlaşılır, ancak o zaman oralarda yürümek hoşuna gider insanın.

İşte tam da öyle bir günde, böyle bir sokakta gördüm O'nu. Pazar sabahları yayınlanan siyah beyaz filmler gibiydi. Göz kırpmadan, reklamsız bile seyredilesi. Geçip gitti yanımdan, kokusu kaldı taze gevrek kokan..

Birkaç gün sonra yine karşılaştık. Bu sefer güneş vardı, gün pırıl pırıldı. Ama O geceydi; simsiyah ve dipsiz. "Merhaba" dedi bana, gülümsedim. "Buraya ilk gelişin mi?" dedi, "Evet" dedim, "Hep başkalarından duyardım buranın güzelliğini, bugüne kısmetmiş." Bir bardak çay uzattı bana, bir sigara yaktım, dumanı tenine değdi, ürperdim.

Günler sonra bir ikindi vakti yine gördüm O'nu. Birşeyler söyledi, ben sadece izledim. Her hareketini ezberledim.

Aşktan da, sevmekten de, sevişmekten de çok öte bir yerde kayboldum gittim.
Hiçbirşey diyemedim, isteyemedim... Dokunamadım... Sadece yaşadığımı hissettim bir daha.

Sonra günler geçti, aylar, belki yıllar, saymadım, ben O'nu hiç beklemedim. Kirpiğinin ucundaki saflıkla bir kez daha arınayım diye yiyip bitirmedim kendimi. Çünkü ben O'nu her gözümü kapattığımda gördüm, görüyorum, göreceğim.

Aşk şekerim düştüğünde, bir doz "gece" vereceğim kendime, heyecanım kazındığında gidip bir gevrek alacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder