24 Temmuz 2011 Pazar

kendinizi o kadar da büyütmeyin yahu

bu gece kendimden sıyrılıp uzaktan bakmayı denedim. herşeye, hayatıma, evime, arkadaşlarıma, aşklarıma. "Aşk" hecesinin yanına çoğul eki koymak ihanet gibi geldi bi an. neye ya da kime ihanet emin değilim. yıllar önce fikrine ve ruhuna güvendiğim bi adam demişti, "aşk hep vardır" diye, "o ordadır senin içindedir sadece görmen için uygun koşullar gerekir". o ara öss ye hazırlanıyordum (üniversite sınavı isimleri yaşınızı da eleverir oldu artık) N.Ş.A. (normal şartlar altında) camda buğu olan havadaki su buharına benzetmiştim. yıllar geçtikçe ne kadar yerinde bir benzetme olduğunu görüyorum.
"Nerrrde kalmıştık?" kendimizden sıyrılıyorduk. adım adım yapılacak bir çalışma bu.
önce kendinizi görürsünüz. belki bedeninize ne kadar iyi bakıp bakmadığınız çarpar gözünüze. göz kenarlarınızda çizgileriniz olmaya başlamıştır, belki bir ya da bir kaç beyaz tel saç. bende epey çoğaldı son yıllarda. ırsi diyor görenler, ben de buna inanmayı tercih ediyorum "üzüntüden" demek yerine.
uzaklaştıkça başka insanları da dışarıdan görmeye başlamak ayrı bi tecrübe. oldukları gibi, kendi hayatınıza sokmadan. onların da korkuları vardır, üzüntüleri belki sizinkileri gölgede bırakacak kadar. biraz daha uzaklaşırsanız, kendinizin diğer insanlardan çok da bi farkı olmadığını görürsünüz. insan insandır. tüm eksiklikleriyle ve güzellikleriyle.
ne kadar uzaklaşır ne kadar yükselirseniz hayat o kadar anlamsızlaşmaya başlayacaktır. bir keresinde 2000 metreden atlamıştım paraşütle. ilk anlar çok anlamsızdı, heyecanlanmamıştım bile. ne zamanki yere yaklaşmaya insanları görmeye başladım o zaman gerçekten bir bez parçasına güvenip 2000 metreden atlamanın ne kadar cesaret gerektiren bi iş olduğunu düşündüm. şimdi tam tersini yapıyorum, yükseliyorum ve hayatlar anlamsızlaşıyor. yükselmek.. "are you high" derler gevurlar bizimkiler de "kafan mı iyi" diye çevirirler. yükseldikçe anlamsızlaşmak arasındaki bağlantı daha iyi açıklanamaz sanırım.
en yüksekte ne var diye merak etmiyor değilim. bu kısımda da bilmeyi değil inanmayı tercih ediyorum. benim inandığım biri var. zamandan ve mekandan "münezzeh". kocaman bir hiçlik ama boşluk değil. hayatımı bağladığım bütün kavramları anlamsızlaştıran bir hiçlik.
bu kadarını yapamıyorsanız, bulabildiğiniz en yükseğe çıkıp aşağıya bakın. insanların ya da koskoca hayatlarının iki parmağınızın arasında 2 cm yi geçmeyeceğini görürsünüz.
üşenmeyin, yapın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder